|
|
 |

ŞİİRLER
SEVDA PARKI
Herkes aşkıyla birlikte,
Geziyor sevda parkında.
Ben ise yapayalnızım,
Parkın oturaklarında...
Hep kendime soruyorum,
Mutluluk nasıl bir şeydir.
Cevabı bulamıyorum,
Bunlar benim dertlerimdir.
KONUĞUM OL
Bir aksam konugum ol
Oturup konusalim biz bize
Anilarin cubugunu yakip
Uzatalim geceyi biraz.
Gecmise bir el sallayip
Yasanan gunleri konusalim
Ve gunlerin ustune coken
dumanli, isli havalardan
Kendimize dana az zaman
ayirsak da olur geceden
Cunku bogulabilir insan
Yalniz kendini dusunmekten
Kapagi acilmayan kitaplar
Unutulmus asklar gibidir
Kitaplardan soz edelim
Ve onlarin gizli kalmis
sessiz tadlarindan
Sabaha dogru perdeyi
aralayip ufka bakalim
Ve bir cocuk gibi
hayretle seyredelim
gunesin kizilligini
Konusulmadan kalan
daha cok sey vardi
diye dusunerek cikalim
gunesle kucaklasan balkona
Usutmesin sabah serinligi
Bir bardak demli cay
buruklugu gibi kalsin
gecenin ve sabahin tadi
yasasin anilarimizda
Konugum ol, oturup
konusalim bir aksam
ve uzatalim geceyi
sozun cubugunu yakarak
SEN BÖYLE GÜZELSİN
Sen böyle güzelsin, Güzelim gelme
Bak! Olduğun yer ışıklı, aydınlık
Bir mor çiçek gibi gözlerin dağda
Dur! Bundan güzeli olamaz artık
Senden eser rüzgar nekadar serin
Uzatsan göğe değecek ellerin
Orada kal, orası senin yerin
Biz bu hasretliğe çoktan alıştık
Sen Aslı'sın bu masalda ben Kerem
Ne günüm olsun seninle ne gecem
Sen böyle güzelsin, gelme istemem
Varlığım senin yokluğuna aş
Beklemek bu kadar zor olmasaydı
Korkmazdım ben geceden
Karanlığın sonunda sen olsaydın
Korkmazdım ben geceden
Konunda gelen sen olsaydın
Korkmazdım ben yalnızlıktan!
KUM
Sen kum nedir bilmezsin
Deniz Görmedin ki.
Yum gözlerini, zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir.
Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır
Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki,
Uzat ellerini gökyüzüne,
Ateş bir elinde
Kül bir elindedir
Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin, öldürmedin ki,
Yat toprağa boylu boyunca
Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır
Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla, ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir
ÖZLEM
Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun icinde ben..
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.
Uykunun içinde bir ruya,
Ruyamda bir gece,
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice..
Aklimda sen.
Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.
Seni yitiriyorum
Cok karanlik bir anda..
Birden uyaniyorum,
Bakiyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanimda..
Güzelce.
SUSARAK
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....
Aska Ve Terke Dair...
Bazen öyle bir iliskiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne
terkedebilirsiniz.
Kör kütük baglanmissinizdir aslinda.... En güzel yillarinizin, aci tatli
hatiralarinizin ortagidir; iç çekismelerinizin müsebbibi, yazilarinizin
ilhami, sohbetlerinizin konusudur. Gözyaslarinizda, bilinçaltinizda,
kahkahanizdadir. Korkunca saklandiginiz bir siginak, cosunca
öptügünüz bir bayrak...
Sevdaniz riyasiz, çikarsiz, karsiliksizdir. Sinirsiz ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.
Lakin gün gelir anlarsiniz; içten içe bir seylerin kanadigini... Tutkulu
sevdalarin gizli hançerleri baslar parildamaya... Surasindan,
burasindan elestirmeye koyulursunuz:
"Söyle görünse, öyle demese, degisse biraz yada eskisi gibi olsa..."
Baskalarini örnek göstermeye, "Bak onlar nasil yasiyor" demeye
baslarsiniz. Hem birlikte yasayip, hem özgür olmanin yollarini
ararsiniz. Askinizin gözü kör degildir artik, yanlisini görür düzeltmek
istersiniz.
"Eskiden böyle miydi ya.." diye baslayan sohbetlerde açilir
elestirinin kapisi; açildikça, bastirilmis itirazlar yükselir
bilinçaltindan... Böyle süremeyecegini bilirsiniz.
Degissin istersiniz.
O, sevgisizliginize yorar bunu... Ihanete sayar. Tutkulu iliskilerde
ihanetin bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...
Bir zamanlar bir gülücügüyle alacakaranligi isitan o rüya, bir kabusa
dönüsür birden... Kapatir gönlünün kapilarini, yasaklar kendini size...
Hoyrattir, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konusturmaz,
suçlar, yargilar mahkum eder. Mühürler dudaklarinizi, yirtar atar
yazdiklarinizi, siler sizi defterden...
"Iyiligin içindi hepsi, seni sevdigim için..." dersiniz,dinletemezsiniz.
Ayrilirsaniz yasamayacaginizi bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
Ihanetten kirilmistir kaleminiz; severek, terk edersiniz...
"Madem öyle..."nin çagi baslar ondan sonra... Madem ki siz böylesine
tutkunken, o hep baskalarini seçmistir, madem ki kiymetinizi
bilmemistir, o halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu
karsiliksiz aska, çekip gitmeleri denersiniz.
Askin göçmenlik çagi baslar böylece... Daha özgür olacaginiz
limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan
uzaga izlersiniz olup biteni... Etrafi bir sürü ugursuzla dolmus, kurda
kusa yem olmustur.
Deli kanlilar, eli kanlilar, ugruna ölenler, sirtina binenler sarmistir
çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar
diye...
Ugruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne...kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsiniz bir süre...
Ama sonra...ansizin kulagimiza çalinan bir sarki ya da kapi
araligindan süzülüp gelen bir koku, hatirlatir onu yeniden... Yaban
ellerde, baska kollarda ondan bahseder aglarsiniz. Kokusunu
özlersiniz; türküsünü söylemeyi, sarkisini dinlemeyi, yemegini
yemeyi, elinden bir kadeh raki içmeyi... Karsi nehrin kenarindan
hasret siirleri haykirirsiniz, sular kulagina fisildasin diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bagirmak geçer içinizden...
Dönemezsiniz.
Göremedikçe baglanir, uzaklastikça yakinlasirsiniz.
Anlarsiniz ki bir çaresiz asktir bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem
kollarinda ölmek, kucagina gömülmek arzusu, hem "Ne olacak
sonunda"kuskusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz...
ASK
Bir zamanlar bütün duygularin bir arada mutluluk içinde yasadigi bir
adacik
varmis. Tüm duygular bu adada yasarlarmis. Birgün esen rüzgarlar
duygulara
bir haber getirmisler, "adayi terkedin büyük bir firtina gelip adanizi
yerle bir edecek diye. Tüm duygular adadan ayrilmis hepsi binmisler
teknelerine kaçmislar. Ama adada sadece ask kalmis. O sonuna kadar
beklemeyi
yeglemis. Aradan günler geçmis ve firtina gelmis. Adayi yerle bir etmis.
Artik yapilacak birsey kalmadigini anladiginda ayrilmaya karar vermis
ask.
Fakat teknesi yokmus. Bu sirada oradan zenginlik geçiyormus. Yardim
istemis
fakat para kazanmasi gerektigini ona vakit ayiramiyacagini söyleyen
zenginlik geçip gitmis. Mutluluk geçiyormus, o da cok mutluymus onun
farkina bile varamamis. Üzüntüde o kadar üzüntülüymüs ki dönüp bakmamis
bile.
Herseyin bittigini anladigi bir anda birisi onu teknesine alip kurtarmis.
Bir kiyiya birakmis. Sonra da gitmis. Ask o kadar mutluymus ki kim
oldugunu
sormayi unutmus. Daha sonra, kendine geldiginde bir balikçiya "beni
kurtaran kimdi" diye sormus.
Balikçi ona söyle demis. "SENI KURTARAN ZAMANDI, ÇÜNKÜ ASKIN
BÜYÜKLÜGÜNÜ
SADECE ZAMAN ANLAYABILIR!.."
ASKIMA KADERE
Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.
Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.
Yerli malı kullanan
yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
kuru üzüm incir fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuru üzüm ve inciri satan
karşılığında
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri...
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahcup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu...
Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
münir nureddin şarkılarını
orhan boran yarışmalarını
kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okul önü koz helvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı...
Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalarımızın elinden
yazlık sinemalara gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozları içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Biz sıkı çocuklardık.
Hepimizin birer yıldızı vardı
onlara isim takardık
onlar da bize isim takardı
pus ve dumandan önce bu şehrin
geceleri gökırpan ve isimleri takılan yıldızları vardı.
Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
biz kimseden yana değildik.
Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri
olmazdı
Bir değirmendeydik
öğütülen
öğütülürken türküler söyleyen
buğday başaklarına benziyorduk.
Ben
çorbalardan tarhanayı
yemeklerden kurufasulyayı
sigaralardan Harmanı
belki bunun için çok sevdim.
Yollar bozuk musluklar bozuk
ziller bozuk paralar bozuk
ama adamlar sağlam idi.
Bu şehrin yıldızları vardı.
Saçlarına kurdelalar takan
çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına
leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
gözleri önünde
yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
küçük çocukları vardı bu şehrin
bu şehrin yıldızları vardı.
Ben Fenerbahçeyi amcam Vefayı tutardı.
Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
Taksimden Fatihe troleybüs kalkar
Şişhanede mutlak raydan çıkardı.
Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.
Muammer Karacan’nın adına bir tiyatro binası yoktu
bizzat kendisi vardı.
Başımız ağrırdı komşumuz vardı
gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
Çorbamızı umutlarımızı
memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız
vardı.
Geceleri bekçimiz
gündüzleri sütçümüz
bizim kadar zayıf da olsa
nohuta ve makarnaya alışmış da olsa
Sarman adında bir kedimiz
ceplerimizde kırık misketlerimiz
çamur bulaşığı ellerimiz
ve gülümseyen bir yüzümüz
kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
biraraya gelerek çektirebileceğimiz
bir aile fotoğrafımız vardı.
Bir sabah bütün iyi şeylerin
Ayvansaray iskelesinden
hayal ülkesine doğru demir alan
bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
aramızdan ayrıldığını gördük
Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı
gazeteler.
Süheyla hanımın Raci beyin
Melahat mehveş ablanın
Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
yazmadılar nedense.
Ama yok ama yoklar.
Ne Harman sigarası kaldı geriye
ne Olimpus gazozu
ne Sadri Alışık.
Kalan bir tortuydu belki.
Belki kırık bir rüya denizi
belki suya düşürdüğümüz suretimizin
cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı herşey.
Herşey Maltepe sigarasının
hep arandığında
her bakkalda bulunabilmesi ile
büyüsünü kaybetmişdi belki de .
belki de biz bir rüya mı görmüştük?
Hadi hepsi yalandı.
Hadi hepsi hayaldi.
Hadi hepsini ben uydurmuştum.
Ama rüyalarımızın melekleri
ve soframızın daim konukları kuşlar?
Ya onlar?
Onları siz de görmediniz mi?
Sizin de sofranıza konup
rüyalarınıza uğramadılar mı?
Onlar da mı yalandı?
KOŞMA
Öylesine es ki ömrümde güzel
Rüzgar ol önüne kat beni
Balların en hası gönlümde güzel
Uzat dudakların tat beni beni
Derman bitti sana hasret bu canda
Kulun ben olayım iki cihanda
Dilersen, aklına estiği anda
Gezdir Pazar pazar sat beni beni
Tüm yemişlerimi kopar dalından
Sendeki bir beni tadam elinden
Gün gelirde usanırsan kulundan
Götür bir kuyuya at beni beni.
ARAMIZA GİRMESİNLER
Yaşama girmiş çileler Ömrünü berbat ederler
Böyle gelmi? böyle gider aramyza girmesinler
Çilesiz insan olmaz aramazsan deva bulunmaz
Neden gelir belli olmaz Yuvamyza girmesinler
Biliyorum çilelisin sen bana güvenmelisin
Her gün dua etmelisin bundan sonra gülmelisin
Aramyza girmesinler
Ömrümü adadym sana sen mutlu ol yeter bana
Arkamyzda merhum ana Aramyza girmesinler
çılgın dalgalarla boğuştuğum,
deli rüzgarlarla savrulduğum anlar vardı
kaybolduğum, boğulduğum anlar vardı,
kendimi baştan yarattığım anlar,
bir dosta ihtyaç duyduğum anlar vardı,
duygularımı göz yaşlarımla yüreğime yazdığım anlar vardı,
soğuk geceler vardı,
bir kağıt bir kalemin dert ortağım olduğu anlar vardı,
sana yazdığım ama senin bilmediğin anlar vardı,
sana yazıpda gönderemediğim duygularım vardı
çılgın dalgalarla boğuştuğum,
deli rüzgarlarla savrulduğum anlar vardı
kaybolduğum, boğulduğum anlar vardı,
kendimi baştan yarattığım anlar,
bir dosta ihtyaç duyduğum anlar vardı,
duygularımı göz yaşlarımla yüreğime yazdığım anlar vardı,
soğuk geceler vardı,
bir kağıt bir kalemin dert ortağım olduğu anlar vardı,
sana yazdığım ama senin bilmediğin anlar vardı,
sana yazıpda gönderemediğim duygularım vardı
arkadaş ki
arkadaştan öte bir sevgili
sevgiliden öte bir kadın
bir kadın ki
her şeyimi paylaşacağım
bir kadın
beni ömür boyu sevmeli
ölesiye sevişmeli
bir kadın

sus, sakın konuşma
sevişerek ayrılalım
bu sonbahar sabahında
dudaklarımı ıslat
dilin dilime değsin
tenin tenime
yak beni ateşinle
köz olup kül olayım
etrafa saçılayım
aşk tohumlarını verirse o zaman aşk ölümsüz olur
bir ev yaptım
vücudumun en kuytu
en yalnız köşesine
yüreğime
bir gün
bir güzel kiralar umuduyla
bir ömür boyu
gözler gülüşe muhtaç
güzellik gözlere muhtaç
gülüşler sevgiye muhtaç
bende sevgine muhtacım
aşığım
saçının bir teline
aşığım gülüşüne
o güzel gözlerine
aşığım
aşığım bedenine
her yerine
aradım seni cadde cadde
sokak sokak
bulamadım sevdiğim
seni güneşe sordum
nerede sevdiğim diye
güneş:"güzelliği gözlerimi kamaştırdı
bakamadım ki" dedi
seni aya sordum
ay:"güneş doğdu sandım, kayboldum" dedi
seni bulutlara sordum
derdimi bulutlara anlattım
bulutlar ağladı
seni yağmurlara sordum
yağmurlar kalbine bak dedi.
aynaya bakıyorum seni görüyorum
aynada gözlerimin içine bakıyorum
yine seni görüyorum
çiçeklerde, güneşte, heryerde
sen varsın.
yatıyorum
seni düşünerek uyuyorum
rüyalarımda da sen varsın
seninle kalkıyorum
sabah yine aklımda sen
içimde gizli bir "sen" besliyorum
sen gerçek mi hayal misin
yoksa ben deliriyor muyum
yoksa aşık mı oluyorum...
ben sana seni sevdiğimi söylesem
sen bana beni sevdiğini söyler misin
söylerde beni mutlu eder misin
bir yağmur damlası olmak isterdim
dudaklarına düşmek isterdim
dudaklarının arasından vücuduna inip
kalbine gitmek isterdin
kalbine aşkımı yazmak isterdim
isterdim,...
senin için neler isterdim bir bilsen
sana aşık olduğumu anlayabilsen.
toprak yağmura, yağmur toprağa aşık
yağmuru kucaklayan toprak
yağmuru hasretle bekleyen toprak
toprağa hayat veren yağmur
yüreğim aşkı tattı
tadı mı?
şekerli biber gibi
ders için kalemi elime alıyorum
ders çalışmıyor şiir yazıyorum
kitabı okumak için elime alıyorum
hayallere dalıyorum
yüreğimi kaptırmışım
ela gözlü bir güzele
ben deniz
o akarsu
içime akmasını bekliyorum
içime akıp
beni çoğaltmasını beliyorum
aşkını kalbime kilitledim
anahtarı da sonsuzluğa fırlattım
hiçbir aşk kalbime girmesin
aşkında kalbimden çıkmasın diye
gül bahçemde büyüttüğüm
bir yoncasın sen
kopartmaya kıyamam
kıymetlimsin sen
yüreğimin sahibi
gönlümün sahibisin sen
bugün yine gözlerin gülüyor
coşmuşsun
yüreğinde coşmuş mu söyle
yeni aşklara hazır mı yüreğin ve bedenin
aşkı her yönüyle yaşamaya
söyle
sevmeye, sevilmeye hazır mısın söyle
benimle sevişmeye hazır mısın söyle
tekrar söyle
ben söylüyorum
seni yürekten sevdiğimi
birde sen söyle
sevmek mi sevilmek mi istersin
severde sevilmezsen yanarsın
yüreğinde izi kalır
sevilirde sevilmeyi bilmezsen
yakarsın
hem sever hem de sevilirsen
aşkı o zaman tadarsın
yüreğin kaldırabilir mi aşkımı
yüreğini hazırla delice sevmeye
bedenim bedenine hasret
bedenini hazırla
çılgınca sevişmeye
dudakların sertlemiş
ya nemlendirici krem kullan
yada dudaklarını dudaklarıma bırak
siir yazmak için
ya şair olacaksın yada aşık olacaksın
şair olursan hayallerini yazarsın
aşık olursan aşkının gerçeklerini yazarsın
Sen doğada yaşayan keşfedilmemiş bir çiçek
bense keşfetmeye çalışan meraklı bir kelebek
arı olmak isterdim
çiçekten çiçeğe aşk tohumlarını taşımak isterdim
rüzgar olmak isterdim
rüzgar olup da
sevdiğimin dudaklarına dokunmak isterdim
kar olmak isterdim
kar olup da
sevdiğimin bedenine düşüp
ateşiyle buharlaşmak isterdim
sevgi olmak isterdim
sevgi olup da
sevdiğimin yüreğine düşmek isterdim
aşkım çam ağacının ömrüne benzer
yavaşça büyür ve uzun solukludur.
aşkını yüreğime gömdüm
üzerini toprakla örttüm
yeniden yeşersin diye
yine kar yağıyor
her yer karanlık
bedenim donuyor
aklımda sen
yüreğimde sevgin
elimde gülen bir resmin var
seni bekliyorum
yarını bekliyorum
güneş bedenimi ısıtıyor
aşkın yüreğimi
gözlerin ilham veriyor
gülüşün hayat
sen güneşsin
ben kar
beni eritip
buharlaştırıyor
kendine çekiyorsun
aşk denizine düşmüşüm
ne boğuluyorum
nede kurtulabiliyorum
ya fırtına esecek
dalgalar beni sonsuzluğa gömecek
yada bir martı bana yön gösterecek
yapa yalnızım
diz boyu çimenlikte
sırt üstü uzanmışım
gözümde mas mavi gök yüzü
kulağımda kuş ve çağlayan sesi
aklımda sen
hayallerdeyim
o an sen varsın
|
|
 |
|
|
|
|
|

|
|
|
|
|
|
Wetter Dortmund | | © ibrahim Pinar |
|
|
|
 |
|
|
|
|
|
|